Toplumların, tarih boyunca adalet mücadelesinde en büyük engel sessizlik olmuştur. Sessizlik, haksızlık karşısında tarafsız kalmanın getirdiği rahatlık kılığına bürünse de, aslında en büyük yüklerden biridir. "Haksızlığı görüp susanların şerefi, zalimin ayak izine serilmiş bir paçavradır," derken anlatılmak istenen, adaletin sadece sözlerde değil, harekette de aranması gerektiğidir.
Hepimiz günlük hayatımızda bazen kendi konfor alanımızdan çıkmamak için haksızlıkların üstünü örtüyoruz. Bu pasiflik, belki de dünyanın en büyük sorunlarının çözülmesini geciktiren unsurların başında geliyor. Haksızlıklar karşısında susmak, yalnızca zalimin işini kolaylaştırır ve en önemlisi toplumsal adaletin önündeki en büyük engellerden biridir.
Oysa vicdanı hür bireyler, yalnızca kendi şartlarını değil, çevresini de düşünerek hareket etmeli. Bir haksızlıkla karşılaştığımızda, susan bir seyirci olmaktansa, hakkı savunan bir aktör olmayı seçmeliyiz. Tarih, haksızlıklar karşısında sesini yükselten ve adalet için çaba gösterenler sayesinde olumlu yönde değişmiştir.
Sessiz kalmak, yalnızca kendimize değil, gelecek nesillere de borçlu olduğumuz bir dürüstlüktür. Geleceği inşa etmek istiyorsak, bugün harekete geçmeli ve sessizliğin ağır yükünden kurtulmalıyız.