Teopolitik Bir Okuma Öngörüsü: Rumlar Kazanacak Paganlar Kaybedecek

Tarih:2024-12-07 12:06:34 Editör: Talas Express Haber 397

Teopolitik Bir Okuma Öngörüsü

Prof. Dr. Mete Gündoğan, günümüz gelişmelerini Kuran-ı Kerim'in Rum Suresi üzerinden derinlemesine analiz ettiği "Teopolitik Bir Okuma Öngörüsü" başlıklı etkileyici bir yazı kaleme aldı. Yazısında, tarihsel ve dini metinler ışığında günümüz politik olaylarına farklı bir bakış açısı sunan Gündoğan, Rum Suresi'nin ayetlerinden hareketle, geçmişte yaşanan hadiselerin bugünkü dinamiklerle nasıl ilişkilendirilebileceğini inceliyor. Bu çerçevede, Batı'daki pagan anlayışla Doğu'daki Ortodoks ruhun çatışmasına değinirken, mevcut uluslararası güç dengelerine dair teopolitik bir okuma sunuyor. Makale, hem akademik çevreler hem de konuya ilgi duyan genel okuyucular için dikkat çekici bir perspektif sunuyor.

İşte o Makale



"Teopolitik Bir Okuma Öngörüsü


Günümüz gelişmelerini düşündüğümüzde, Kuran’ı Kerim Rum Suresi’nde çok enteresan ve ilginç bir olay bildirilir.


Ayetler şu şekildedir;

Rumlar yenildiler (2).

Bu mağlubiyetten sonra yakın bir yerde onlar galip geleceklerdir (3).

Birkaç sene içerisinde olacaktır ki emir önünde sonunda Allah’a aittir ve o gün müminler sevineceklerdir (4).

Bu (galibiyet) Allah’ın yardım etmesi ile olacaktır. O (Allah) dilediğine yardım eder ve O çok güçlü ve çok merhametlidir (5).


Şimdi bu ayetlerle birlikte, ayetlerin açıklanması bağlamında bir hadis de aktarılır.


Hadis şu şekildedir.

Rivayete göre Sasaniler (İranlılar) bir savaşta Rumlara karşı galip geldiler. Haber Mekke’ye ulaşınca müşrikler sevindiler ve bu durumu Müslümanların aleyhine yorumladılar. Kısa bir süre içinde bu ayetler nazil oldu. Hz. Ebubekir müşriklere “Allah gözünüzü aydın etmesin! Allah’a yemin ederim ki Rumlar İranlılara yakın bir zamanda galip gelecekler.”, dedi. Bunun üzerine müşrikler, bahse girmek istediler. Hz. Ebubekir de üç yıl süre belirleyip on devesine bahse girdi. Durumdan Hz. Peygamberi haberdar edince, Hz. Peygamber “ayetteki ‘bid’a sinîn’ ifadesi üç ile dokuz yıl arasını ifade eder. Deveyi artır, süreyi de uzat”, dedi. Hz. Ebubekir, deveyi yüz ve süreyi de dokuz yıl yaptı. Neticede Rumlar, 627 yılında İranlılara galip geldiler. Kuran’ı Kerim ayetleri gerçek çıkmış ve Peygamberin sözü doğrulanmış oldu. Hz. Ebubekir, bahse konu olan yüz deveyi aldı, Hz. Peygambere getirdi. Hz. Muhammed (SAV), develeri sadaka olarak dağıtmasını söyledi.


Genel olarak, bu ayetlerin izahı bu şekilde yapılagelmiştir.


Lakin şöyle bir soru hala cevap beklen güncel bir sorudur!

Ayette, açık bir şekilde “Rumların galip geleceği” (سَيَغْلِبُونَۙ) ifade ediliyor. Ve o gün, müminlerin ferahlayacağı (وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ) ifade ediliyor. Galibiyet kelimesinde gelecek zaman kipi kullanılmış. Peygamberimize gelen vahiy ise son ayet ile 632’de tamamlanmıştır.


Peki, mevcut anlayışın içinde değerlendirdiğimizde, olmuş bitmiş bir olay için Cenab-ı Allah niye gelecek zaman kipi kullansın?!


Burada başkaca bir hikmet, başkaca bir işaret daha olabilir mi?


Kuran’ı Kerim’de bu şekilde yazıldığına göre, ayetler yine aynı bölgede büyük bir savaşın neticesinden haber veriyor olabilir mi?


Bu soruların cevabını bulmak için öncelikle “Rumlar”ı bulmamız gerekir.


Rûm kelimesi, Araplar’ın Yunanlılar, Slavlar ve Romalılar’dan oluşan halkı anlatmak üzere kullandıkları bir isimdir. Bir ırkın ismi değildir. Ayette bu isimle, Doğu Roma olarak da bilinen Bizans İmparatorluğu tebaasının kastedildiği anlaşılmaktadır. Hadis kaynaklarında da Rum ismi genellikle Bizanslılar için birçok defa kullanılmıştır. 

Dolayısıyla bu ayetlerde geçen Rumlar, Bizanslılardır.


İyi ama Bizans yıkıldı. Yeni fetih başladı. Bizans artık yok. Konstantiniyye değil İstanbul var.


Bu durumda, galip gelecek olan Rumlar nerededirler?


Bizans yıkıldıktan sonra Rumlar Batı’ya gidemezlerdi. Çünkü oradaki Katolikler, onlar açısından paganlar idi. Haçlı seferlerinde Konstantiniyye’yi yağmalamış ve tebasını kılıçtan geçirmişlerdi. Rumlar, Kuzeye gitmeyi tercih ettiler. Orada yaptıkları çalışmalar zamanla bugünkü Rusya Federasyonu Ortodoks halklarını oluşturdu. Böylelikle Rus Ortodoks yapısının temeli atılmış oldu.


Nitekim bugünkü yaklaşımlara baktığımızda, Rus Ortodoks anlayışı, Batı’nın ürettiği pagan anlayıştan oldukça farklılaşmıştır. Üçüncü cinsiyet sapkınlığına şiddetle karşıdır. Şeytani ritüelleri terörist ritüeller olarak görmektedir. Ailenin korunmasını esas olarak benimsemektedir. Semavi inançlara saygılıdır.


Tüm bunlardan şunu anlıyor ve söyleyebiliyoruz. Rum suresinde bahsedilen Rumlar, bugün itibarıyla Ortodoks Ruslardır.


Buna karşın Batı’da, pagan bir anlayış kurumsal hakimiyet tesis etmiş durumdadır. Bu bağlamda neoconlar Batı pagan yaklaşımının çekirdeğini oluşturmaktadır. Siyonizm ile birlikte tarihi tapınak şövalyelerinin yaklaşımları dahi bu çekirdek yapının içerisindedir. Lakin bunları, Yahudi ve Hristiyan inancı ile eşleştiremeyiz. Böyle bir eşleştirme büyük bir yanılgı olur. Onların da kendilerini bu pagan yapının dışında tutmaya çalıştıklarını birçok eylem ve söylemlerinde görebiliyoruz.


Şimdi Batı’dan gelen bu paganlar,

Doğu Akdeniz’de Kudüs Merkezli bir imparatorluk kurmak için bölgeyi kan çanağına çevirmek istiyorlar. Bunun için büyük bir ittifak oluşturdular. Bu ittifakın içerisinde Siyonist Yahudiler, Siyonist Hristiyanlar ve Siyonist Müslümanlar da var. Kim bu ittifaka katılırsa, o da onlardan olur. Yani sıfatının Müslüman, Hristiyan veya Yahudi olmasının reel bir hükmü kalmaz. Hepsi pagan olur. Pagan ideallere hizmet etmiş olurlar. Paganların tarafında pozisyon aldıktan sonra, adlarının Rum veya sıfatlarının Ortodoks olması da halkları ağır bir mağlubiyetten kurtarmaz! Maide Suresi elli birinci ayet özellikle bunlara işaret eder. Bu çerçevedeki tüm detayları “Hokkabaz” isimli kitabımda uzun uzun anlattım.


Şimdi bu Teopolitik açıdan baktığımızda, bölgemizde önümüze nasıl bir tablo çıkıyor?


Şöyle bir tablo çıkıyor.


Bir tarafta

başını Siyonist neoconların çektiği paganlar var.

Diğer tarafta

başını Rumların/Rusların çektiği ve (Müslüman, Hristiyan ve Yahudi) müminlerin de desteklediği bir yapı var.


İşte bu iki taraf savaş halinde.

Neticede Rumlar yani Ruslar ve müminler galip gelecekler.


Fakat bu tabloya dışarıdan bakıldığında, paganlar daha üstün gözükecekler. Diğer bir ifade ile maddi kuvvet analizi yaptığınızda, paganların daha üstün ve hâkim olduğunu göreceksiniz.


Peki, bunu nereden çıkarıyoruz?

Şuradan çıkarıyoruz. 

Allah Rum Suresi beşinci ayette, “bu (galibiyet) Allah’ın yardım etmesi ile olacaktır.”, diyor. Eğer kuvvet dengesi doğal olarak Ruslar/Rumlar lehine olacak olsaydı, böyle bir müjde ifadesine gerek olmazdı. Bu ayette zaten hitap Rumlara/Ruslara değil, galip gelecek olan tarafadır.


Ayet aynı zamanda inananların hangi tarafta olması gerektiğini ihbar ve ihtar etmektedir.


Dahası, dördüncü ayette galibiyete müminlerin sevinecekleri (يَفْرَحُ) ifade edilmektedir. Ayette kullanılan kavram “ferahlamak” kavramıdır. Müminler ferahlayacak, rahatlayacaklar demektir. Sevinç feraha kavuşmanın sonucudur. Buradan da müminlerin galibiyete kadar, pagan yapının tasallutu (hegemonyası) altında olacağını anlıyoruz.


Dolayısıyla mağlubiyet ile birlikte paganların, bölgesel/küresel hakimiyetinin de son bulacağını söyleyebiliriz.


İşte size, 

Teopolitik bir okuma ile günümüz olaylarının anlamı. Karmakarışık gözüken ve herkesin herkesle savaşabildiği gözlemlenen bir tablonun Teopolitik yorumu.


Bu zamana kadar yapılan yorumlar genellikle jeopolitik ve ekonomipolitik yorumlardır. O yorumlara bu teopolitik yorumu da katmak elzemdir.


Sonuçta Allah’ın dediği olur. Ama ne dediğini iyi anlamak bizim doğru tarafta pozisyon almamıza vesile olur.


Elbette, en doğrusunu bilen Allah’tır."


Prof. Dr. Mete Gündoğan

01.12.2024, 20:24