Washington'da gerçekleşen NATO zirvesi, dünyada tansiyonu yüksek tutan kararların alındığı bir etkinlik olmanın ötesine geçemedi. ABD’nin başını çektiği NATO üyesi batılı ülkeler, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşı destekleyici nitelikte adımlar atarken, Doğu'nun yükselen güçleri Rusya ve Çin, barış ve ekonomik refah vaadiyle uluslararası arenada pozisyonlarını sağlamlaştırıyor.
Zirvede alınan kararlar, özellikle Ukrayna’ya yapılacak 40 milyar dolarlık fon desteği ve Çin’e yönelik suçlamalar, Batı’nın savaş yanlısı politikalarını açıkça gözler önüne seriyor. NATO, Çin'in Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşına katkı sağladığını iddia ederken, aynı zamanda nükleer caydırıcılık ve siber güvenlik konularında kolektif savunmanın artırılmasına yönelik kararlar aldı.
Türkiye’nin ev sahipliğini yapacağı gelecek zirveler, ülke içindeki ve dışındaki diplomatik dengeleri nasıl değiştirecek, merak konusu. Ancak, NATO'nun savaş odaklı yaklaşımı ve ekonomik yaptırımlar, küresel barış arayışlarına ne kadar katkı sağlar sorusu gölgede kalmamalı.
Batı’nın savaş dayatmaları ve Doğu’nun işbirliği çağrısı, dünya siyasetinin iki farklı yolunu temsil ediyor. Ekonomik refah ve kolektif barış mı, yoksa askeri güç ve savaş mı? İnsanlık hangi yolun peşine düşecek? Gelecek bu sorunun cevabında saklı.