Günümüzde kalkınma denildiğinde pek çok kişinin aklına yol, köprü, tünel ve havalimanı gibi inşaat çalışmaları geliyor. Ancak bu projelerin ötesinde, büyük bir devlet olmanın gereklilikleri arasında adalet, eğitim, sağlık ve gelirin adil dağıtımı gibi unsurlar bulunur. Ne yazık ki, son yıllarda bu unsurların ihmal edildiğine ve sadece altyapı projelerinin ön plana çıkarıldığına şahit oluyoruz.
Yol yapan, köprü inşa eden kişilere duyulan hayranlık, asıl ihtiyaç olan adalet ve eğitim yatırımlarının önüne geçiyor. Fakat unutmamamız gereken bir gerçek var: İyi bir adalet sistemi olmadan, toplumda bir gün tüm dengelerin altüst olabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Adalet terazisinin ayarını bozduğunuzda, gün gelir o terazi kendinizi tartar.
Bu süreçte, farklı görüşleri dile getirenlerin tutuklanması ise düşünce özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir. Büyük güç zehirlenmesi yaşayanların unuttuğu en önemli şey, yarattıkları adaletsiz sistemin bir gün kendi kapılarını da çalabileceğidir. Ancak bu ihtar, iktidar sahiplerinin saltanatlarını koruma telaşı içinde dikkate almadıkları bir gerçektir.
Bu yönetim anlayışı, bir zamanlar mazlum ve mağdurların umudu olarak görülen iktidarın bugünkü halini sorgulatıyor. Devlet inşası adına yaptığı yatırımlarla övünen bu yönetim, temel yapı taşlarını ihmal ederek toplumun ihtiyaçlarını ne kadar süre daha görmezden gelebilir? Toplum olarak bu soruları sormak ve adalet, eğitim, sağlık gibi konuları yeniden gündemin ilk sıralarına taşımak zorundayız. Çünkü gerçek kalkınma, yalnızca fiziksel yapılarla değil, sosyal ve ekonomik yapının tüm örgüsünün desteklenmesiyle mümkündür.
English (US) ·