Kitle imha silahlarının tarihçesi, bugün hala dikkat çeken bir konu olmaya devam ediyor. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombalarının üretimi için yıllarca süren çalışmalar gerekti. Albert Einstein’in teorilerinden hareketle üretilen ve tarihteki ilk nükleer saldırı olarak kayda geçen bu bombalar, altı yıllık yoğun bir bilimsel çalışmanın sonucuydu. Ancak günümüzde, nükleer silah üretimi durdurulmak istense de, bu alandaki çalışmalar birçok ülkede gizlilik içinde devam ediyor. İran, nükleer programını süren bu ülkeler arasında öne çıkıyor.
İran’ın Tartışmalı Nükleer Programı
İran, nükleer çalışmalarını enerji üretimi amacıyla başlattığını iddia ederken, başta ABD olmak üzere birçok ülke, bu faaliyetlerin silah üretimini amaçladığını savunuyor. Son zamanlarda ortaya atılan iddialar, İran’ın sadece 12 gün içinde nükleer bomba üretebileceğini işaret ediyor. Bu durum, 2015 yılında Viyana’da imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın hedeflediği nükleer silah geliştirme faaliyetlerini durdurma amacının hala yerine getirilemediğine işaret ediyor.
Uluslararası Endişeler ve Tarihsel Bağlam
Sovyetler Birliği’nin Hiroşima ve Nagasaki saldırılarının ardından nükleer silahlanmaya öncelik vermesi, nükleer yarışın tetikleyici unsurlarından biri oldu. Bugün de benzer endişeler İran'ın nükleer programı çerçevesinde gündeme geliyor. İran, 1968’de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'na imza atmasına rağmen, 2003 yılından bu yana antlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmemekle suçlanıyor.
Ekonomik Yaptırımlar ve Siyasi Çatışmalar
Başta ABD’yle iyi ilişkiler kurma çabasında olan İran, 1979 İran İslam Devrimi'nden sonra Batı karşıtı bir tavır benimsedi. Bu olay, sonunda ABD’nin İran’a petrol ve ticaret yaptırımları uygulamasına yol açtı. 2015 yılında yapılan nükleer anlaşma ile ekonomiye yönelik umutlar doğmuşsa da, 2018’de ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilmesi yeni yaptırımlara kapı araladı.
Gelecek Senaryoları ve Küresel İlişkiler
Günümüzde, ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, İran’ın sadece 12 günde nükleer bomba üretebileceğini öne sürüyor. Bu iddialar, uluslararası toplumda endişeleri artırsa da, İran çalışmalarını sürdürüyor. Uranyum zenginleştirme oranının %84'e ulaştığı iddiaları, nükleer teknolojiye sadece birkaç ülkenin ulaşabildiği gerçeğini yeniden gözler önüne seriyor.
ABD Başkanı Joe Biden’ın bu sürecin durdurulması yönündeki çabaları henüz sonuç vermiş değil. Müzakerelerin beklenildiği gibi ilerlememesi ve İran’daki toplumsal hareketler, sürecin geleceği konusundaki belirsizlikleri daha da derinleştiriyor. Her iki tarafın tutumu, uluslararası arenada ciddi bir gerginlik unsuru olmaya devam ediyor.