Son yıllarda Türkiye'nin ekonomik manzarası, gelir adaletsizliği ve çarpık ekonomik politikalar nedeniyle giderek karamsar bir tablo çiziyor. Ekonomik göstergeler, toplumun gelir dağılımında ciddi bir bozulmaya işaret ediyor: Yoksullar daha da fakirleşirken, zengin kesim servetlerine servet katmayı sürdürüyor.
Bu durumun temelinde, ekonomik büyümenin adaletsiz şekilde paylaşılması yatıyor. İşçilerin milli gelirden aldığı pay her geçen yıl azalırken, büyük şirketlerin ve sermaye sahiplerinin pastadaki dilimi büyüyor. Bu tablo, sadece ekonomik verilerde değil, aynı zamanda günlük yaşamda da kendini hissettiriyor. Temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan geniş kitleler, geçim sıkıntısının yanı sıra eşitsizliğin getirdiği sosyal sorunlarla da boğuşmak zorunda kalıyor.
Gelir adaletsizliği, çarpık ekonomik politikaların bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği, adil bir gelir dağılımıyla doğrudan ilişkilidir. Ancak mevcut politikalar, ekonomik büyümenin geniş tabana yayılamadığı ve dar bir kesimin lehine işlediği bir düzen ortaya koyuyor.
Çözüm, ekonomik politikaların gelir dağılımını iyileştirecek şekilde yeniden yapılandırılmasında yatıyor. Eğitimden sağlığa, vergi politikalarından istihdama kadar geniş bir yelpazede reformlara ihtiyaç var. Ayrıca, sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi, ekonomik sistemin herkesi kapsayacak şekilde tasarlanması gerekiyor.
Toplumun geniş kesimlerinin refahtan pay almadığı bir ekonomik sistem sürdürülebilir değildir. Gelir adaletsizliği sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal istikrarı da tehdit eden bir unsurdur. Dolayısıyla, bu sorunun çözümü, daha adil bir Türkiye hedefi için hayati önem taşıyor.