İktidar sahiplerinin 22 yıllık yönetimi altında Türkiye, başlangıçta mazlumların ve mağdurların umudu olarak yola çıkmıştı. Ancak bu umut, geçen zaman içinde yerini derin bir hayal kırıklığına bırakmış gibi görünüyor. Ülkenin tüm kaynaklarının adeta heba edildiği, yönettikleri kurumların borç batağında olduğu ve yükün her geçen gün daha fazla vatandaşın omuzlarına yüklendiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
Esnaftan çiftçiye, işçiden emekliye, yani toplumun her kesiminin sitemi var: Bu nasıl bir yük paylaşımı? Maliye ve SGK gibi devlet organlarının durmaksızın vergi yükünü artırarak vatandaşları sıkıştırdığı bir ekonomik sistemde, adaletten söz etmek ne kadar mümkün?
Daha vahim olanı ise, kaynakların nasıl kullanıldığı ve denetlemelerin neden yeterince yapılmadığı sorusunun yıllardır cevapsız kalmasıdır. Belediyeler ve devlet kurumları, 22 yıldır neden sürekli aynı kişilere ve şirketlere ihale veriyor? Neden bu süreçlerde yeterli bir denetleme mekanizması kurulmadı? Bu sorulara tatmin edici cevaplar verilmeden, halkın yönetime güven duyması nasıl beklenebilir?
Bu sürecin en çarpıcı yönü ise, devlet kaynaklarını yöneten ve dağıtanların ekonomik zorluklardan etkilenmeden yoluna devam edebilmesi. İktidara yakın isimlerin, ekonomik krizden bağımsız bir refah içinde yaşadığına tanıklık ediyoruz. Halk borç içinde çırpınırken, bu kadar geniş bir kesimin ekonomik sıkıntılardan neden muaf olduğu büyük bir soru işareti oluşturmaktadır.
Bütün bu sorular, gerçek bir hesap verebilirlik ve denetleme mekanizmasının kurulması gerektiğini yeniden hatırlatıyor. İktidar sahiplerinin, toplumun yükünün farkında olması ve adil bir ekonomik düzen sağlamak için girişimlerde bulunması şart. Aksi takdirde, bu yapılanlar, tarih tarafından hiçbir zaman affedilmeyecek bir karabasan olarak anılacaktır.
Toplumun güvenini yeniden tesis etmek, ekonomi üzerindeki yükü adil bir şekilde dağıtmak ve herkes için eşit fırsatlar sunan bir sistem kurmak, sadece siyasetin değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluğun da bir gereğidir. Bu görev yerine getirilmediği takdirde, 22 yılın enkazı altında ezilen sadece mazlumların değil, bir bütün olarak ülkenin geleceği olacaktır.